Tür: Erotik,Bdsm,Romantik
Goodreads Puanı: 4.14
Seri Adı: Up in the Air #1
Sayfa Sayısı: 328
Baskı Yılı: 2014
Çevirmen: Melek Elif Eren
Yayınevi: Aspendos
Ketum kabin memuru Bianca, milyarder otel sahibi James Cavendish'i gördüğünde zor kazanmış olduğu bütün soğukkanlılığını kaybeder. İlk karşılaşmalarından sonra 7 cm topuklu ayakkabıyla on bin metre yükseklikte bir tepsi şampanyayı rahatça taşıyabilen bir kız için şaşırtıcı bir şekilde dizlerinin bağının çözülmüş olduğunu fark eder. Genelde sakin olan Bianca, onun turkuaz gözlerine bakmaktan kendini alamaz. O gözlerde direnmenin imkânsız olduğu bir meydan okuma, bir vaat var. Oysa o, "hayır" demeye ve bunu gerçekten kastetmeye alışık bir kız.
Bianca, birinci sınıfta görevli bir kabin memuru olarak süper modeller ve film yıldızlarıyla ilgilenmeye alışık ama James Cavendish yakışıklılığıyla hepsini gölgede bırakıyor. Bu dehşet verici adam hakkında karşı konulamaz bulduğu tek şey görünüşü olsaydı, Bianca onu görmezden gelebilirdi. Ama onun hiç olmadığı kadar aklını başından alan şey, tanıştıkları andan itibaren Bianca'nın üzerinde kurduğu hâkimiyet ve onun gözlerinden okuduğu zevk ile acı vaadi.
İlk otuz sayfada falan 50 ton çakması bu diye düşündüm.Zira efendi-köle tarafı,James'in sorunlu geçmişi,Bianca'nın 23 yaşında ve hala bakire olması vs. vs. ciddi anlamda benziyor.Ama şu ana kadar okuduğum kitaplar içinde şunu anladım ki bu tarz kitaplarda illa karakterlerden biri sorunlu bir geçmişe sahip oluyor,kızlar-en azından okuduklarım içinde-bakire,saf oluyorlar ama ne hikmetse kahramanlarıyla tanışınca daha önce farketmedikleri içlerinde farklı bir -şehvetli-tarafları ortaya çıkıyor. :D
Bianca'nın geçmişi de pek masum sayılmaz,şu ana kadar okuduğum kitaplar arasında Umutsuz beni çok etkilemişti,bu da onun kadar olmasa da geçmişi şu ana kadar okuduklarım arasında kötü olan bir karakter. :/
Buna rağmen en yakın arkadaşı,dostu,kardeşi Stephan ile hayata tutunmışlar ve yollarına devam etmişler.
Ah Stephan seni seviyorummmm diye bağırasım var yaaa. :D
Bu kitapta en en en sevdiğim şey sensin.Nedennnn senin gibi bir dostum yok diye isyan edesim var!!!!
Senin gibi bir dost gerçekte olur mu?? Olursa bize de rastlar mı???? Aklımda deli sorular.Sanırım seriden çok sana müptela oldum ben. :D
Bu yüzden de kitabı pdf okumama rağmen Carreforu'da indirimde görünce direkt aldım.Stephan aşkı insana neler yaptırıyor işte. :3
Senin gibi bir dostum olsun 40 yıl borcum olsun,senin gibi bir dostum olsun tercihi ne olursa olsun hep severim. :D
Neyse Stephan'a olan aşkımdan bahsetmem yeter birazda kitabın geri kalanı hakkındaki düşüncelerimi yazayım.
Kitabın adından da anlayacağınız üzere Bianca uçuş görevlisi yada bizim dememizle hostes.Yine bir uçuşta kitabımızın erkek kahramanı James ile tanışıyor.Sonra bir kaç kere daha aynı uçuşta karşılaşıyorlar.Sonuncusunda konuşmaya başlıyorlar ve hikayede böyle başlıyor.
James daha önce gördüğümüz ceolardan hiçbir farkı yok.Zengin,yakışıklı-daha çok güzel-,karizmatik,istediği her şeyi elde eden ve Christan ile benzerliği olan hakimiyet duygusu.Bunun dışında herşey gayet normaldi. :D
James'in çocukken yaşadığı şeyde çok iğrençti ama pek üzerinde durulmamış.Onun tarafından anlatılan Mr. Beautiful kitabında bundan bahsedilecek mi merak ediyorum.O kitap onun ve diğerlerinin bakış açısıyla anlatılmış sanırım ama pekte emin değilim her neyse işte. :D
James Bianca'ya görür görmez vuruldu sanırım zira gördüğü andan beri istedi onu tabi bu vurulma aşk anlamında değildi ilk başlarda zamanla yani sayfalar ilerledikçe aralarındaki ilişki sadece cinsellikten ibaretmiş gibi görünsede James'in hisleri bambaşka bir boyuta geçti.Bunu sevdim.
Bianca da daha önce okuduğumuz karakterlerden farklı değil keza James ile birlikte olmasının nedeni ona aşık olması.Yalnız diğerlerinden ayıran en önemli nokta sanırım teslimiyet konusunu sevmesi.Yani James'in dediklerini ve yaptıklarını sevmesi James'ı sevdiği için onu mutlu etmek için değil kendisinin de ona yaptıklarını sevmesi yüzünden.Bu işte benim okuduğum diğer kitaplardan farklıydı.Çoğu bayan karakter erkeği mutlu etmek için istediklrini kabul ediyordu.Bu noktada diğer kitaplardaki karakterler ayrıldı ve ben bunu sevmedim. *-*
Beğenmediğim yinleri olsa da kitap kendisini sıkmadan okutuyor.Zaten Stephan sevgimi yukarıda açıkladım.O yüzden onun hakkında pek bir şey yazmaya gerek yok artık. :D
Christian'ın kırmızı odası varsa James'in de oyun bahçesi var. :D
Daha neler göreceğiz çok merak ediyorum. :3
James vanilya dediği anda aklıma ister istemez Christian geldi ya maalesef kitabı okurken 50 ton ile kıyaslamadan edemedim.Fakat her ne kadar abartılı yerleri olsa da sevdim bu seriyi de.
Kitabın sonlarında James'in yaptığı şeye çok kızdım. >.<
O yüzden ikinci kitap boyunca kolay kolayda affedemedim.
Bianca onun yüzünde bayağı zor anlar yaşadı.Hani sadece duygusal anlamdadeğil bütün paparazzilerde anıldı ve hiçte iyi bir şekilde değil.Meğer bizim bay güzel ne kadar ünlüymüş haberimiz yokmuş. -_-
James'in o arkadaşının kızına da,evinde çalıştırdğı ahçıyada çok sinir oldum.Ne kadar beğendiğim yçnler olsa da ben bayan karakterden yanayım..Ben istediğimi diyebilirim ama Stephan dışında hiçbir karakter onun hakkında kötü konuşamaz arkadaş. :P
Bütün bu olaylar olduktan sonra sen o cadı kızla git davete katıl oldu mu şimdi?İşte James'e en kızdığım noktalardan biri de buydu. *-*
Bu paparazzi yüzünden yıllardır kaçtığı babası Bianca'yı buldu.geçmişte yaşanılan şeyi yazmıyorum zira bol spoiler içeriyor.Ama bir baba kızını hastanelik edecek şekilde dövüyorsa o insan değil,açık ve net.
Serinin son kitabı da çıktı.
Yayınevi yazarın Tristan&Daniska serisini de yayınlayacakmış.İyi bir seçim yapmışlar.Bu seriyi yabancı bloggerlarda görüyordum bu yüzden sevindim. Bu seri de sanırım Uçuşta serisiyle bağlantılı.Neyse çıkınca okuruz artık onu da.
R.K Lilley bundan sonra takip edeceğim yazarlar arasında.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder