Şubat ayının sonlarına gelirken ve fuara son iki gün kalmışken şubat ayında kitaplığıma giren kitapların yazısını yazayım dedim. :D
Sonrasında fuar yazısını yazarım diye umuyorum. :3
Aşkı hiç tatmamış bir adam ve aşkı silah olarak kullanan bir kadın...
İntikam kor bir ateşti; bilinmezliğe sürükleyen ve her daim biraz daha yakın. Hayal, intikam ateşiyle ve tunçtan bir demir gibi şekillendirmişti yüreğini. Umuda dair ne varsa küle dönüştürmüştü. Son avını seçtiğinde ruhundaki tüm hayalleri serbest bırakmıştı.
En büyük darbeyi aşkla vuracaktı. Ama unuttuğu bir gerçek çabuk hatırlattı her şeyi; kader koca bir labirentti. Sona ulaşmadan önce çıkmaz bir sürü sokağa sürüklerdi sizi...
Acaba bu koskoca labirentte kaybettiği masumiyetini ve yok olan insanlığını geri kazanabilecek miydi?
Deniz gözlü bir adamın ruhunda dindirebilecek miydi yorgun yüreğini?
Bazen Sadece Dört Dakikayla Uçağınızı Kaçırırsınız ve O Dakikaların Birinde Gerçek Aşk Sizi Bekliyordur.
Hadley, hayatının en kötü günlerinden birini yaşıyordu. Babası Londra'da, Hadley'nin tanımadığı bir kadınla evleniyordu ve düğüne yetişmeye çalışan Hadley uçağını kıl payı kaçırdı. Genç kız, önceleri kadere inanmazdı. Ama havaalanında kısılıp kaldığı o gün Oliver'la tanışması, Hadley için bir dönüm noktası olacaktı. Çekici ve meraklı Oliver, daha ilk anda Hadley'nin başını döndürdü. Üstelik iki genç aynı uçakta yolculuk edecekti. Hadley ve Oliver'ın yirmi dört saat içinde geçen hikâyesi, gerçek aşkın en beklenmedik anda karşınıza çıkabileceğine sizi inandıracak.
Uzaylılar insanlarla iki yıl önce bağlantı kurdu. Şimdi de dünyalı Cara, onlardan birini evinde misafir etmeye hazırlanıyor.
Gezegenler arası öğrenci değişim programı kapsamında evinde L'eihrli bir lise son sınıf öğrencisini ağırlamaya hazırlanan Cara, bu sayede hem hayallerindeki üniversiteye ücretsiz gidebilecek hem de o gizemli L'eihrliler hakkında gazetecilerin uğruna öleceği bilgiler edinecektir. L'eihrli öğrenci Aelyx'in, ayakları yerden kesen yakışıklılığı da cabası. Ama işler hiç de düşünüldüğü gibi yolunda gitmeyecektir, çünkü Aelyx'i okulda istemeyenler de vardır ve sayıları hiç de az değildir. Tehdit mektupları almaya başlayan Cara bir süre sonra Aelyx ile okula polis eşliğinde gitmek zorunda kalacaktır.
Okuldaki herkes tarafından dışlanan Cara'nın artık tek arkadaşı Aelyx'tir. Üstüne üstlük Cara ona sırılsıklam âşık olmuştur. Öte yandan Aelyx'in de ölümcül sonuçlar doğurabilecek sırları vardır. Büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olan Cara hem kendi hem sevdiği çocuğun hayatı hem de gezegeninin geleceği için bir ölüm kalım savaşı vermek zorundadır.
HİÇBİR İNSANİ ÖZELLİĞİ YOKTU
ONA OLAN ARZUSU DIŞINDA
Zarek, Karanlık Avcılar'ın en tehlikelisidir. Hayatını Romalı bir köle olarak geçirmiştir ve yüzyıllardır sürgün hayatı yaşamaktadır. Kimseye güvenmeyen bu adamın günün birinde güçlerini hem insanların hem de vampirlerin üzerine salacağına inanılmaktadır.
Tanrılar Zarek'in ölmesini istese de onu yargılayıp kaderine karar vermesi için Adalet Tanrıçası'nın kızı Astrid'i görevlendirirler. Astrid yargılama süresince yalnızca beyaz kurdunun gözlerinden görebilmektedir. Fakat kendisine tanınan iki haftalık sürede karar vermesi o kadar da kolay olmayacaktır. Zarek gerçekten de düşmanlarının söylediği gibi kana susamış bir canavar mıdır? Astrid araştırma yaparken korkunç sırlarla birlikte Zarek'in hiç beklenmedik yönlerini de ortaya çıkaracaktır…
Gerçek bir romantik bir peri masalı...
Bella Greenwood bir peri kızı ya da külkedisi değil ve eğer onu zorlarsanız, belki size yalnızca ailesiyle çok yakın arkadaşlarının davetli olduğu muhteşem düğününü anlatabilir.
Bella bir gece yarısı katıldığı partide uzun boylu, esmer ve yakışıklı bir adam tarafından gülünç duruma düşmekten kurtarılır ve o andan itibaren bu yakışıklı adamın kim olduğunu bilmeyen Bella'nın hayatı sonsuza kadar değişir. Bu yakışıklı adam dünyadaki en gözde bekârlardan biridir ve Bella'nın bir taraftan ayakları yerden kesilirken, bir taraftan da Prens Richard, yani Britanya tahtının varisi ile adım adım evliliğe doğru gitmektedir. Fakat nişanlandıklarında işler değişmeye başlar, kraliyet ailesinin bir üyesi olacak Bella'yı bir yığın protokol ve yapılması gerekenler listesi beklemektedir.
Acaba sıradan kızımız bu kraliyet düğününü hiçbir sorun çıkmadan atlatıp mutlu sona ulaşabilecek mi?
Adrian... Bir soy ismi olmaksızın hayatta tek başına tutunmuş güçlü bir erkek. Sahip olamayacaklarını arzularken yıkılan kurallar ve aşılan sınırlarla işlenen bir günah daha önce hiç bu kadar önemli olmamıştı. Maskenin ardına gizlenmiş ihtiyaçlarını saklayabildikçe yıkılmayacağına inanırken, sokakların kanunu aşk kapıyı çaldığında yeterli olacak mıydı?AĞIR spoiler içerir,eğer kitabı okumadıysanız yorumu es geçin lütfen. :3
Jasmine… Hayatından adadığı tek bir geceye ödenen bedellerin altında ezilmiş bir kadın. Arzularına yenik düşmek hiç bu kadar cezbedici olmamıştı. Peki, ya kırılan kalbi? Arzularıyla başa çıkamayan ateşli benliği teslim olduğu aşkın cehenneminde yanarken, maskesinin ardında gizledikleri kaybolan ruhlarına kılavuz olabilir miydi?
"Adrian yangındı! Yakan bir ateş... Tatlı tatlı çıtırdarken bir anda harlanan ve harlandığında yakıp yıkabilen, ardından yeniden başında şarkıların söylendiği bir kamp ateşine dönüşebilen bir yangındı. Şimdi de onun tenini dağlıyordu. Bir yangının aleviydi ruhundan ruhuna akan ve Jasmine yanıyordu. Küle döneceğini bile bile yanıyor, yandıkça harlanıp coşuyordu tükenen yüreği."
Ellery, sevgilisi ile New York'a taşındığında küçük evlerinde sonsuza kadar mutlu yaşayacaklarını düşünmüştü. Sevgilisinin pılını pırtını toplayıp "biraz zamana ihtiyacı" olduğu için onu terk edeceğini düşünmemişti. Ellery, tek kaldığından ve yalnız olmaktan korktuğundan kendini sanatına ve resimlerini gömmüştü... ta kibir gece gizemli, sarhoş bir yabancının evine sağ salim gitmesine yardım edene dek. Bu gizemli yabancının CEO ve milyoner Connor Black'ten başkası olmadığını bilemezdi. Connor Black ertesi sabah Ellery'yi kendi mutfağında bulduğunda ve onun yatıya kalanlar hakkındaki ilk kuralını bozduğunu sandığında Ellery'nin sadece inatçılığı ve meydan okuması değil, iyi yüreği de ilgisini cezbetmişti. Connor Black, duygusal olarak yıkılmış ve yıpranmıştı, yaşadığı kişisel bir trajediden dolayı asla sevmemeye ve aşık olmamaya yemin etmişti... ta ki Ellery Lane kazayla hayatına girene dek. Görüşmeye başladıktan ve Eller yona kendi dünyasını gösterdikten sonra Connor bir şey hissetmeye ve daha önce varlığından bile habersiz olduğu duygular hissetmeye başlar. Connor Black ve onun kadınları kötüye kullandığına dair söylentilere ve uyarılara rağmen Ellery kendini onun dünyasına çekilirken bulur. Eller yasla birlikte olamayacaklarını biliyordur çünkü Connor'ı sonsuza dek duygusal olarak yok edebilecek derinbir sır saklıyordur. Connor ve Ellery'nin cesaret, sevgi ve güç yolculuğunda onlara katılın. Bunlar onları kurtarmaya yetecek mi?
Hükmen mağlup bir evliliğe gizli, büyük bir aşk…
Gecem ve Aktan'ın büyük bir iddiayla değişen hayatını okurken, hem kendini sürekli inkâr eden büyük bir aşka kapılacak hem de âşıkların düştüğü akıl almaz durumlara güleceksiniz.
Sürükleyici kaleminin gücünü kısa zamanda birçok baskı yapan Sahra adlı ilk kitabıyla binlerce okuruna hissettiren Burcu Demet'ten tanıdık kahramanlarla yepyeni bir macera!
Tutkulu bir aşkın kavurduğu Aktan'ın, imkânsıza; Gecem'e olan ısrarı, sonunda her ikisini de vazgeçemeyecekleri bir yolculuğa sürükler. Kahramanlarımız, tüm güçleriyle birbirlerine doğru çekilmeye ne kadar direnebilirler? Mutluluğa doğru sadece umutla değil, aynı zamanda büyük bir inatla koşarken birbirlerine karşı sürekli bir savaşı nasıl sürdürebilirler?
"Bazen, her şeye rağmen yumuşadığını hissediyordu Gecem. O fark etmediği zamanlarda, onu izlerken, o küçük kız oluveriyordu yine. Onun tarafından sevilmeyi hayal ediyordu için için. Ve her seferinde hızla uyanıyordu bu rüyadan. Aktan sevmezdi, onu sevemezdi."
Kyouichi'nin kararsız kişiliği, onu defalarca zina yapmaya sürüklemiştir.
Bir gün, mezuniyetten beri yıllardır görmediği üniversite arkadaşı İmagase, karısının tuttuğu bir özel dedektif olarak, sadakatsizliğini belgelemek için karşısına çıkar.
Buna rağmen İmagase bir teklifte bulunur.
Kyouichi'nin ihanetinden karısına bahsetmeyecektir ancak karşılığında istediği şey ise inanılmazdır: "Sen de bana vücudunu sunacaksın..."
Birbirlerinin en yakın dostu olan Kamryn Matika ve Adele Brannon, aralarına hiçbir şeyin giremeyeceğini düşünürdü -ta ki Adele düşünülemezi yapıp Kamrynnin nişanlısı Nate ile birlikte olana kadar... Daha da kötüsü, hamile kalacak ve doğuracaktı. Kamryn bu ihanet hakkındaki gerçeği keşfettiğinde onları bir daha görmeyeceğine yemin etti.
Birkaç sene sonra Kamryn, Adeleden onu hastanede ziyaret etmesini rica eden bir mektup aldı. Adele ölecekti, Kamryne, kızı Teganı evlat edinmesi için yalvarıyordu. Oysa harika bir işi ve hareketli bir sosyal hayatı olan Kamrynin beş yaşındaki bir çocuğa ihtiyacı hiç yoktu. Özellikle de ona Natei hatırlatan bir çocuğa. Fakat Tegana bakacak başka kimse olmadığına ve Adele de ölüm döşeğinde yattığına göre, Kamrynin seçim şansı var mıydı ki? Genç kadının affedişe, aşka, sorumluluğa ve en önemlisi de kendi kendini anlamaya doğru uzanan zor yolculuğu böylece başlamış oldu.
James ve Bianca’nın çalkantılı hikâyesi, Uçuşta’nın bir sonraki kitabında kaldığı yerden tüm hızıyla devam ediyor.
James, Bianca’ya tutku ve acının karanlık ve bağımlılık yapan dünyasını göstermişti. Kendi boyun eğici, mazoşist doğasını ona öğretmiş ve Bianca, reddedilemez bir şekilde büyüleyici ve imkânsız derecede güzel Bay Cavendish’e hızla sırılsıklam âşık olmuştu. Ama acı veren bir yanlış anlaşılma ve Bianca’nın geçmişinden korkunç bir kâbusun geri dönüşü, Bianca’yı kahretmekle birlikte, kafasını karıştırıp incittiğinde, Bianca onu kendinden uzaklaştırır.
Onu hastanelik eden şok edici saldırının ve James’e zamana ihtiyacı olduğunu söylemesinin üzerinden bir ay geçmiş olmasına rağmen, Bianca’nın hisleri değişmez. Üstelik, James’in onu etkisi altına almasının an meselesi olduğunun da farkındadır...
On altı yaşındaki Kate, Brooklyn’den, çoğu kişinin hayalini süsleyen “Işıklar kenti” Paris’e taşındığında, acı günlerini kitap okuyarak ve sanatla iç içe geçirerek atlatmaya çalışır. O sırada, uyur hâldeyken bile onu görebilen bir çift gözün kendisini aşkla izlediğinden habersizdir. Kate’in, bir kafede kitap okurken gördüğü ve tüm genç kızların yüreğini hoplatacağını, kendisine hiç takılmayacağını düşünerek iç geçirdiği Vincent’ın gözleridir bunlar. Ve Kate de Vincent’a gönlünü kaptırır.
Ama bu aşkın önünde gizemli ve ürkütücü bir engel vardır. Vincent normal bir insan değildir. Hayatını her gün riske atmasına neden olan korkunç bir yazgıya mahkumdur. Ayrıca onu ve tüm ırkını yok etmeye çalışan ölümsüz ve tehlikeli düşmanlara karşı koymak zorundadır.
Tru Bennet, bir zamanlar en yakın arkadaşı ve âşık olduğu çocuk olan Jake Wethers'ı göreli on iki yıl olmuştu.Seksi, dövmeli ve dünyadaki en büyük gruplardan The Mighty Storm'un kurucusu ve çapkın solisti Jake Wethers, on dört yaşlarındayken ailesiyle İngiltere'den Amerika'ya taşınarak Tru'yu kalbi kırık bir şekilde bırakmıştı. Tru, çalıştığı derginin müzik köşesi için Jake'le röportaj yapmaya gönderilince, yılların ardından birbirlerini gören bu iki eski âşık arasında eski duygular yeniden alevlenir. Ancak bu duyguların önünde bir engel vardır: Tru'nun iki yıllık erkek arkadaşı, Will. Jake, Tru'ya reddedemeyeceği bir iş teklifinde bulunur: O ve grubuyla birlikte dünyayı gezmek. Ama işi kabul etmek ve grupla birlikte yolda olmak, Will'i geride bırakmak ve Jake'le haddinden fazla zaman geçirmek demek.Tru, bir zamanlar kalbinin sahibi olan bu leziz kötü çocuğa karşı koyabilecek kadar güçlü mü, yoksa her şeyi dünyanın en ünlü çapkınıyla bir gece için riske mi atacak?
Aşk mı, intikam mı? Violet sirkte keman çalıp dans ederek hayatını kazanan, kör genç bir kızdır.Ama koku alma duyusu öylesine gelişmiştir ki insanları, nesneleri ve hayvanları sadece kokularından hiç yanılmadan ayırt edebilir.Çingeneler tarafından büyütülen Violet’ın tek amacı babasının katili olduğunu düşündüğü vampiri, İsmail’i bulup intikam almaktır.
İsmail’i bulmak için geldiği Londra’da vampirlerin lideri Patrick James Bruce’a aşık olur. Violet kokusundan Patrick’in kan içici olduğunu anlar ama yine de ona karşı koyamaz.
İsmail ile Patrick’in yakın arkadaş olduklarını öğrendiğinde Violet’ın bir karar vermesi gerekecektir.
Sevgiye aç iki yaralı yürek Buse ve Berke'den sonra Buse'nin en yakın arkadaşı Seda'nın hikâyesini okumaya hazır mısınız?Biraz spoiler içerebilir.
Buselik adlı ilk romanıyla okurlarını samimi kahramanlarıyla tanıştıran Başak Kızıltan, hiç bitmesin denecek bir romanla daha bizi baş başa bırakıyor. Seda kendisini aşka teslim edecek kadar güçlü bulmazken onun gerçek aşkı olmayı kim hak edecek dersiniz? Peki Yankı, Seda'nın kendi yüreğine bile dinletemediği sesini dünyalara duyurabilecek mi? Geçmişin acı dolu yükünü geleceğin mutluluk umuduna yüklemekten yorgun yüreklerin aşkını okumaya hazır olun. Buse ve Berke'yle Buselik'te hissettiğiniz heyecan, Aksiseda'da Seda ve Yankı'yla artacak.
"Seda, ben öyle aşk meşk sözleri söyleyebilen bir adam değilim. Dümdüz biriyim. Beni tanıdın, aksi, sert, düz, patavatsız bir adamım. Hani odun diyorsun ya bana, öyle işte. Hep böyleydim, önceden de, şimdi de. Sana kalbimi açtım ben, en kanayan yaramı anlattım. Senin bu yaramı iyileştirmeni, bizi iyileştirmeni bekliyorum Seda. Asıl sen kanatma yaramı. Eğer ben şu zamana kadar sana olan hislerimi belli edemediysem, tamam eşeklik bendedir, ama sen de anla beni lütfen."
Azıcık SPOİLER olabilir.
Buse ve Berke… iki yaralı yürek.
Acılarının arkasında duracak kadar güçlü, ama sevgiye aç ruhlarının ihtiyaçlarına susamış iki insan.
İlk aşkından itibaren yaşadığı hayal kırıklıklarını, boşandıktan sonra kızıyla yeni bir hayat kurmak için ardında bırakarak
Göcek’te kendine bir cennet yaratan Buse…
Hayatını kurduğu yanlışın üzerinde ancak sorumluluklarına sarılarak durabilen Berke…
Bu iki roman kahramanını bu kitapta okumak size yetmeyecek!
Biliyoruz, devamını okumak isteyeceksiniz.
Buse sarsılmış yıkılmış bir vaziyette kalmıştı. “Aldattım... Seviştim… Uyudum…” kulağında hâlâ bunlar çınlıyordu. Bir de küstahlığa bak! Her şeyin tüm sorumluluğu onun üstüne yıkmıştı ilişkileri konusunda. “Sen bizim yolumuzu belirle...”
İnanamıyordu şu an yaşadıklarına, hissettiklerine inanamıyordu… O bir anda sinirlenen, bir anda parlayan, bir anda gülen, mutlu olan cıvıl cıvıl hayat dolu kız gitmiş yerine sanki dünyanın en sakin insanı gelmişti.
Ketum kabin memuru Bianca, milyarder otel sahibi James Cavendish'i gördüğünde zor kazanmış olduğu bütün soğukkanlılığını kaybeder. İlk karşılaşmalarından sonra 7 cm topuklu ayakkabıyla on bin metre yükseklikte bir tepsi şampanyayı rahatça taşıyabilen bir kız için şaşırtıcı bir şekilde dizlerinin bağının çözülmüş olduğunu fark eder. Genelde sakin olan Bianca, onun turkuaz gözlerine bakmaktan kendini alamaz. O gözlerde direnmenin imkânsız olduğu bir meydan okuma, bir vaat var. Oysa o, "hayır" demeye ve bunu gerçekten kastetmeye alışık bir kız.
Bianca, birinci sınıfta görevli bir kabin memuru olarak süper modeller ve film yıldızlarıyla ilgilenmeye alışık ama James Cavendish yakışıklılığıyla hepsini gölgede bırakıyor. Bu dehşet verici adam hakkında karşı konulamaz bulduğu tek şey görünüşü olsaydı, Bianca onu görmezden gelebilirdi. Ama onun hiç olmadığı kadar aklını başından alan şey, tanıştıkları andan itibaren Bianca'nın üzerinde kurduğu hâkimiyet ve onun gözlerinden okuduğu zevk ile acı vaadi.