Daisy, yüksek topuklu ayakkabılarının bir daha Lovett kasabasının tozuna bulanmayacağına dair kendine söz vermişti. Ama hayat işte… Geri dönmek zorunda kalacağını kim bilebilirdi ki…
Üstelik her şey bıraktığı gibi duruyordu. Kız kardeşi hâlâ biraz çılgındı. Annesi bahçesini pembe plastik flamingolarla dekore etmeye devam ediyordu. Yıllar önce buruk bir hikâye olarak ardında bıraktığı Jackson ise hâlâ eski günlerdeki gibi çekiciydi. Daisy'nin, ona mutlaka anlatması gereken bir şey vardı; bir sır… Yıllarca sakladığı ve artık sonuna geldiği için mutlaka açıklamak istediği bir sır.
Jackson ise durmadan karşısına çıkan Daisy'nin onu takip ettiğini düşünmeye başlamıştı. Ondan uzak durmaya kararlıydı. Aynı hatayı tekrar yapmayacaktı; yapmayacaktı; yapmazdı, değil mi?!
Rachel Gibson’ın şu ana kadar okuduğum en berbat kitabıydı.Hiç ama hiç sevmedim aksine olayların akışı midemi bulandırdı resmen.Sonuna kadar dayanamadım bile 250 sayfadan sonra okumayı bıraktım.Kaybettiğim zamana yazık oldu.
Bir kere ne olursa olsun Daisy ve Steve’in yaptıkları iğrenç ötesiydi.Tamam Daisy belki hamilelik yüzünden düzgün düşünemiyordu ya Steve.Bunu hemen fırsat bilip en yakın arkadaşını hemen sildi.Onu kötü gösterdi.Kim ne derse desin Jack burada en az suçlu olan insan.Ailesini 18 yaşında kaybetmiş,kardeşlerinin sorumluluğunu almak zorunda kalmış,üstelik kız arkadaşı içinde bulunduğu durumu hiç ama hiç anlamamış.
Ayrıca Steve ölünce on beş yıl sonra kasabaya geri gelip Jack’e bir oğlu olduğunu söylemek istemiş.Bu ne yüzsüzlük,ne iğrençlik böyle yahu.Eğer Steve ölmemiş olsaydı Jack oğlundan hiç haberi olmayacaktı ,Steve ve Daisy’de mutlu mesut hayatlarına devam edecekti yani.Aklıma geldikçe sinir oluyorum hala.Şu ana kadar okuduğum hiçbir kitabı bu kadar itici bulmamıştım.
Daisy Jack’i her zaman sevmişmiş ama Steve ile seks yapmaktan da geri kalmamış.Aynı zamanda en yakın arkadaşıymış falan.Steve ve Daisy tek kelimeyle nefretlik.Steve’in ölmüş olması onu masum göstermez.Hem sen arkadaşına ihanet et hemde ölüm döşeğinde yaptığından pişmanlık duymadığını ama onu özlediğini söyle.Peh!Ne ikiyüzlülük….
Şu yorumu yazarken bile öfkeleniyorum o ikisine ama yazmazsam içimde kalırdı.Blogumun amacı da bu zaten dimi? İstediğim kadar içimi dökebilirim. :D
Ama en çok kızdığım karakter Jack.Sana böyle bir ihaneti yapan kadının yaptığı şeyi bir noktada haklı görüyorsun, tekrar aşık oluyorsun ve evlenme teklif ediyorsun.İşte bu yüzden sana daha çok kızgınım.Ben olsam o kadına iyi bir ders verirdim.Öfkesinde sonuna kadar haklı ve Daisy’de kendisini affettirecek önemli bir şey yapmadı bana göre. (Evet dayanamayıp kitabı yeniden okumaya başladım sırf nasıl bitecek diye.Tamamen zaman kaybı. -_- ) Keşke başka birine aşık olsaydı demeden edemedim kitabı okurken.O Daisy’den çok çok çok daha iyi birini hak ediyordu. Yazık oldu. L
İyi ki kitabı almamışım,yoksa ben bu kitaba mı para verdim diye kendi kendimi yerdim.Onun yerine başka bir kitap alırım.Bunca yıldır kitap okuyorum,ilk defa bir tanesine bu kadar tepki veriyorum.
Rachel Gibson okumaya devam edeceğim bir yazar ama benim için favori yazarlarım arasında değil maalesef….
yine mi Lovett kasabası ya -_- Yoksa Hala Bekar Mısın?da orada geçiyordu :p bu kitaba göre biraz daha iyi tabi o +18lik sahneleri de olmasaymış :p
YanıtlaSilOnu okumadım daha sıra gelmedi o kitabına. :D
SilLovett kasabası seriydi canım ya ama kaç kitaplık bir seriydi hatırlamıyorum. :D