Okuma Etkinliği #16 - Ruhunu Aşka Teslim Et || Yorum ve Çekiliş

Min Li Li | 9/17/2015 |

Orjinal Adı: In Totally Surrender
Yazar: Anne Mallory
Çevirmen: Deniz Rukiyye Sakallı
Tür: Historical Romance
Goodreads Puanı: 3.99
Sayfa Sayısı: 328
Yayınevi: Nemesis Kitap
Çıkış Tarihi:  2015
Andreas Merrick için intikam vakti yakındır. Onun için bu yoldaki en önemli basamak, bir süredir mektuplaştığı James Pace'tir. Ancak Merrick onunla yüz yüze görüşmeyi bir türlü başaramamıştır. İntikam zamanı yaklaştıkça damarlarındaki kan adeta yanmaya başlamıştır. Merrick için, James Pace ile yüz yüze görüşmenin yollarını aramaktan başka seçenek kalmamıştır. Bu nedenle, mektuplarından merak ettiği bu adamı izlemeye alır. Ancak gittiği yerlerde her zaman karşılaştığı tek bir kişi vardır. James'in kızı Phoebe Pace…
Saflığın ve zekânın mükemmel birleşimi Phoebe Pace, Merrick'in ofisine gittiğinde hayatında hiç olmadığı kadar kararlıdır. Babasının borçlarını ödemek için oldukça esaslı planları vardır. Merrick'in tüm çabalarına ve karanlık bakışlarına rağmen bunları ona kabul ettirmeye kararlıdır. Hedefine uzanan planları yapabilecek kadar zeki, ancak içine girdiği tehlikenin farkında olamayacak kadar da saf olan Phoebe'nin güvenliğini sağlama işi ise hiç istemediği halde Merrick'e düşmüştür.

Bir adım ileride yaşamayı öğrenen Merrick'in tahmin etmediği tehlike ise daha büyüktür; olmadığına inandığı ruhunu, aşka teslim etmek zorunda kalması yakındır…

Son zamanlarda kitap okuyamıyordum.Bunun nedeni reading slump dönemine girmek değilde daha çok kitap okuduktan sonra yorum yapmamak.Okuduğum kitaplara yorum yazamayınca yeni kitap okumak istemedim bende,kendimi eski dizilere verdim.Bu aralar sürekli eski dizileri izliyorum. :D

İşte böyle bir zamanda etkinlik kitabımız Ruhunu Aşka Teslim Et'i okumaya başladım ve kitap okumayı özlediğimi farkettim.Özellikle de böyle güzel historical romansları.

Anne Mallory ile ilk tanışmamız serinin 3. kitabıyla oldu ama ben sevdim,zaten kendisi de çok nazik ve kibar bir bayan,o yönden kalbimi fethetmişti.Kitabı da sevince bundan sonra takip edeceğim yazarlar arasında yerini aldı.

Diğer iki kitabı da en kısa zamanda okuyacağım.

Phoebe ismini çok severim.Bu yüzden kadın karakterimizin adının Phoebe olması daha kitabı okumaya başlamadan gözümde artı oluşturmuştu zaten.Kitabı okuduktan sonra da fikrim değişmedi.Phoebe'yi kesinlikle çok sevdim.Bir kere güçlü bir kadın karakterdi.Bu tarz karakterleri seviyorum.Ayrıca inatçı da.Andreas'tan istediğini almak için başvurduğu yolları okurken çok keyif aldım. :D
Zeki olması da cabası.O zamanda kadınların zeki olması pek sevilmese de,ben böyle zeki ve güçlü kadın karakterleri okumayı çok seviyorum.Gerçi Phoebe pek güçlü değildi ama olsun.Çok iyi kurabiye pişiyor,zeki,kurnaz,inatçı ve komik.Bir erkek başka ne ister ki! :D

Andreas ise intikam planı yüzünden Phoebe ve ailesine yaptıklarından dolayı biraz suçluluk duyuyor,bu yüzden Phoebe'yi görmeye katlanamıyor,tabi başlarda.Zaten Andreas sürekli,git buradan,defol nidaları atsa da Phoebe'nin onu pek dinlediği söylenemez.Dedim ya kız inatçı diye.Her gün Andreas'ın çalıştığı yere geldi.Çocuklarla ilgilendi.Andreas'a sormadan çat kapı odasına daldı,Andreas dinlemese bile sürekli konuştu.Ah evet söylemeyi unutmuşum.Aynı zamanda çenesi de düşük Phoebe'nin.Konuştukça konuşuyor Andreas'ı delirtiyor. :D

Andreas'ın intikam planını başlarda anlamıyorsunuz,bu adam ne yaptı da bu kadar kin güdüyor diye düşünüyorsunuz ama sonlara doğru gerçek ortaya çıkıyor.Üstelik Andreas'ın gerçek babasının kim olduğunu öğrenince küçük çaplı bir şok yaşadığım doğrudur. :D
Tamam o zamanlarda normal gibi ama bir baba çocuğuna sahip çıkmaz mı ya!! *-*
Andreas neler yaşamış zavallım,haliyle bütün bu yaşadıklarından sonra kimseye de güvenemiyor.Bir büyükanne dediği dadısı,bir de hayatını kurtaran Roman dışında sevdiği kimse de olmamış.

Ama Phoebe'nin inatçılığı sağolsun.Andreas ona git,defol dedikçe o daha çok yakınlaştı,yavaş yavaş Andreas'ın duvarlarını yıktı ve kalbini kazandı.
Andreas'ın Roman'a anlattığı şu kısımda aslında Andreas'ın bu duyguları bilmediği sonucuna vardım ben,Phoebe sayesinde yaşıyor.Bu sahnede Andreas çok tatlıydı ki!!!!
"Kadın neden burada?"
"Tanıştığında anlayacaksın."
"Doğru hatırlarsan seni tanıyorum,beş dakika içinde herkesten kurtulabilirsin."
"Ondan değil.Ne zaman benden tarafa baksa,bana dokunsa göğsümde bir şeyler acıyor."
"Göğsünü mü acıtıyor?"
"Evet.Sanki darbeyle yere serilmişim gibi."
"Yere serilmek.Birinin ona acı veren birini yanında tutmak istemesi garip."
"Gülümsediğinde baskı azalıyor.Ve o çok sık gülümsüyor."
"Birinin eğlenmesi hoşuna mı gidiyor?"
"Gülümsediği zaman hoşuma gidiyor.Bir şeyler hissetmemi sağlıyor."
"Tanrım,fena vurulmuşsun."
"Beni öptü.Bacağımı biliyor.Onun yanında kabuslar olmadan uyuyabiliyorum.Tadıp tadabileceğin en harika kurabiyeleri yapıyor."
Kurabiyeler mi? Onun pişirdiğini mi yiyorsun? Tanrım.Onu seviyorsun."
Yukarıdaki alıntıdan anlaşılacağı üzere Phoebe her gece Andreas'ın yanağına iyi geceler öpücüğü konduruyor.Annesi hep babasını öpermiş, o yüzden. :D

Phoebe'yi sevmemin başka bir nedeni de Andreas'tan hoşlanmaya başladıktan sonra duygularından emin olması ve sürekli onun yanında olup ona destek olması,aynı zamanda ilk adımı genelde hep kendisi attı.Andreas'ı istediğini açık açık belli etti ama Andreas hep geri adım attı.Phobe onun için namus bekçisi dedi yani düşünün artık. :D

Andreas'ın kendisini gerçi çekmesinin başka bir nedeni daha vardı,bunu bende merak ediyordum ama korktuğum gibi bir şey değilmiş,anlatınca Phoebe'nin düşünceleriyle mantıklı geldi bana,o anda yapması gerekeni yapmış.

Ruhunu Aşka Teslim Et bildiğimiz historical romanslar gibi değil,onlardan biraz farklı.Mesela çiftimizin birlikte olduğu sahneyi ayrıntılı bir şekilde okuyamazsınız,yazarımız bu sahneleri üstün körü yazmış.Benim gözüme batmadı tabi,illa her ayrıntıyı okumamıza gerek yok. :D
Ama çokça kiss var kitapta ona emin olabilirsiniz. <3

Ayrıca sürekli bir aksiyon var,bir yerlerden Andreas'ı öldürmek için çıkan adamlar,bıçaklı adamlar,silahlı adamlar vs.

Andreas,Henry ve Edward'ın daha fazl sahnesini okumak isterdim.Edward'ın kendisi vardı ama bir repliğini okuyamadım kitapta.Ayrıca Phoebe'nin ağabeyi Christian'ı da daha fazla görmek isterdim.
Yazarımız seriyi üç kitapla noktalamayıp,bu üç erkeğe de kitap yazsaydı çok sevinirdim.Çok mu şey istiyorum ki!! :3

Anne Mallory'nin çok fazla kitabı yokmuş,toplamda sekiz kitabı varmış.Üçü bizde yayımlandı,geriye kaldı beş kitabı.Yeni kitabı çıkana kadar serinin ilk iki kitabını da okuyayım. :)

Zaten en kısa zamanda Roman'ın hikayesini de okumak istiyorum,bu yüzden önce ilk kitabı okumam gerekiyor.

Kitap hakkında daha çok şey yazabilirim sanırım,zira son zamanlarda içime sinerek yazdığım tek yorum oldu.Ama yine de bir nokta koymak gerek sanırım.O yüzden fazla uzatmayım. :D

Bizim kapak sade ve güzel ama orjinal kapağı da çok beğendim ben.

Etkinlik süresince bir kişiye facebooktan,bir kişiye de rafflecopter programından kitabımızı hediye ediyoruz.Eğer kazanma şansınızın fazla olmasını istiyorsanız facebook sayfamızdaki çekilişe de katılabilirsiniz.

a Rafflecopter giveaway

1 yorum:

Copyright 2013 © BİR OTAKUNUN DÜNYASI

BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI