Yayın hayatına yeni başlayan Böğürtlen Yayınları bomba gibi geliyor. :)
Pınar ve Şefika'nın sayesinde çok merak ettiğim bir yazar olan Sinem Akça'nın yeni kitabı Böğürtlen Yayınları'ndan çıkacak.
Yazarı ilk defa okuyacağım için biraz heyecanlıyım. :D
Bana Şans Dile
Kadın olmanın rengi hep başkadır. Sevince pembe, âşık olunca kırmızı, fincanda kahverengi, alışveriş poşetlerinde gök kuşağı gibi rengârenktir kadın…
En yakın dostu Eros’un da okunu nereden fırlatacağı hiç belli olmaz… Tıpkı otuz iki yaşına gelmiş ve bu yaşına gelirken boş oturmayıp ikinci kocasını da nihayet kaçırmış; vurdumduymazlığı, hiperaktivitesi ile arkadaşlarına illallah dedirtmeyi başarmış Didem'in kalbine saplanan ok gibi!
Önce ‘Neyse hâlim çıksın falım,’ deyip kapattığı fincanda görüldü yakışıklısı, sonra da kaza yaptığı arabada. Dedik ya ilk ok, tabir yerindeyse dünya umurunda olmayan, sadece kendi keyfi için nefes alan, evinin etrafındaki tüm restoran kuryelerinin yakinen tanıdığı Bağdat Caddesi kokoşu Didem'e...
İkincisi ise İstanbul Emniyeti’nin gözbebeği, deli lakaplı, tuttuğunu koparan, tutarlı, disiplinli baş komiser Bora'ya isabet ediyor...
Didem’in en yakın arkadaşı olma talihsizliğini yaşayan Yasemin'in evliliği ve bebek heyecanı ile renklenen hayatı...
"O dediğin ne demekti?"
"Şurimşine mi?"
"Evet, o."
"Lazca; canımın içi, sevgilim demek."
Sina, yalnızlığının kabuğunda, adını aldığı çöl gibi ıssız bir genç kızdır. Bir partide tanıştığı Deniz ise, dalgalar kadar hırçın bir delikanlı.
Adını bile bilmeden birlikte olduğu Deniz'in, yeni matematik öğretmeni olduğunu öğrenmesiyle Sina'nın hayatı tamamen değişir.
Her şeye rağmen Sina'dan vazgeçmeyen Deniz, farkında olmadan ona zarar vermektedir. Sina, yeni tanıştığı sahiplenilme duygusuyla Deniz'e sığınırken, aşkları engelleri aşmalarına yardım edebilecek miydi?
Sina ve Deniz'in yasak aşkı tüm engellere rağmen sürebilir miydi?
"Neden hiçbir şey olmamış gibi davranmadın? Öğretmenimsin, her şeyi yok saysan daha kolay olurdu."
"Yapamam. Olmuşla ölmüşe çare olmazmış."
Bu kitabı eline aldığına göre
hatta arkasını çevirip burayı okuduğuna göre benim aradığım nadir kişilerden
biri olabilirsin. Çok insan tanıdım, çok yönetici gördüm, çok patron tanıdım…
Binlerce kişiye eğitim
verdim, yüzlerce patrona hizmet sattım, birçok firmaya yönetim danışmanlığı
yaptım ve yaklaşık iki yüz personel çalıştırdım. Evet, insanlar çok iyi
yaratıklar! Bunu gördüm. Ancak gördüğüm başka bir şey daha var ki o da
insanların çoğunun yönetim konusunda çok zayıf oldukları.
Etrafıma bir baktım ki sadece
işletmeler değil ilişkiler de çok amatörce yönetiliyor. Sonra boşanma oranları,
küslükler, tartışmalar ve çözümsüzlükler; yani mutsuzluk için gereken her şeyin
arttığını fark ettim.
Sadece bir işletme değil;
eşin, ailen veya sevgilinle aranda var olan tüm ilişkiler de yönetilmek
zorundadır. Bundan da öte insan kendini daha da önemlisi duygularını
yönetebilmelidir.
Bu kitap aracılığıyla hayatın
birçok alanını daha iyi yönetmen için yanında olacağım. Aslında her şeyden
önemlisi, bir şeyleri yönetmenin sorumluluğu altında yalnız kaldıysan sana
arkadaş olacağım.
MERHABA PATRON
Yorgun bir ülkenin
yorgun ama yürekli insanlarıydı onlar. Toros Dağları eteğinde, gelecek günler
ve konuklardan habersiz bir hayat sürüyorlardı. Ansızın köylerine gelen bir
yabancının neyin habercisi olduğunun farkında değillerdi.
Bu yabancı misafiri
aralarına kabullenmeleri uzun sürmediğinde ise kendi kaderlerini kendileri
belirlemişlerdi.
Topraklarından uzaklarda yaşamak zorundaydı
Yüzbaşı Vorontsov. Askeri üniformasını ne zaman giydiğini hatırlayamayacağı kadar
uzun bir süre geçirmişti yurdundan uzakta.
Bir an önce ülkesine
ve hak ettiği zafere ulaşmak istiyordu ve bunun için atması gereken son bir
adımı kalmıştı.
Toroslar'ın
eteklerinden Erzurum'a, Batum'dan Sibirya'ya kadar uzanan bir tarihi kurgu
romanı Kafkas İmam. Savaşın sadece cephede kazanılmayacağının da bir örneği.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder