Evett yeni bir kitap alışverişiyle burdayım. :D
Bundan sonra aylık yapacağım bu yazıyı.Bakalım mayıs ayı boyunca listeme kaç tane kitap girmiş. :)
On Altı Yıl Arayla Kaybolan İki Çocuk
Sarah Finch küçük bir kızken, ağabeyi dışarıya oynamaya gider ve bir daha asla dönmez. Charlienin başına neler geldiğini öğrenememek, aileyi darmadağın eder. Yıllar sonra öğretmen olan Sarah, evine geri dönmüştür. Ağabeyinin odasını kutsal bir mabet gibi kullanan alkolik annesiyle birlikte yaşamaktadır.
Tek Bir Tanık
Ardından on iki yaşındaki Jenny Shepherd kaybolur ve Sarah öğrencisinin cesedini evinin yakınındaki korulukta bulur. Sarah, bu davaya müdahil oldukça kendisiyle ilgili şüpheler de gitgide artar. Fakat kendisini takip eden yalnızca polis değildir.
"Boynu ağzının hemen yanında yaşamla titreşiyor; Zoë'nin tatlı, sıcak kokusu ise başını döndürüyordu. Bir an direnmeye çalıştı, ancak çabaları boşunaydı; karşı konulamayacak kadar yakın, karşı konulamayacak kadar cazipti. Sivri dişleri dışarı uzandı. 'Buna inan,' diye fısıldayıp boynunu usulca öptü. 'Ve buna... Ve buna.' Sonra da keskin, ipeksi öpücüğünü, apansız ve hedefini şaşmayan, jilet gibi keskin, gümüş öpücüğünü kondurdu; Zoë'nin bütün sıcaklığı içine akmaya başladı. Bedenine işleyişini hissedebiliyordu; sıcak, sıcacık."Annesine kanser teşhisi konulduğu günden beri hayat, on altı yaşındaki Zoë için gün geçtikçe zorlaşır. Üzüntüsünden kendi içine kapanan babasıyla aralarındaki uçurum her gün biraz daha büyür. Annesiyle ilgili üzüntüsünü, korkularını hiç kimseyle konuşamaz. En yakın arkadaşı Lorraine'le bile. Üstelik o da başka bir şehre taşınmak üzeredir. Derken bir gün kapısını bir yabancı çalar. Görünüşte on yedilik bir genç adam ama gerçekte üç yüz yaşında bir vampir olan Simon. Zoë bu olağanüstü güzellikteki yabancıyı içeri almaya can atsa da yine de temkinlidir; zira şehirde acımasız bir katil dolaşmaktadır.
Öyle hatalar vardır ki ömür boyu pişmanlık duyarız. Christian için, Elizabeth'e ihanet ettiği gündü.
Christian Davison'ın hayatıyla ilgili planı bellidir. Avukat olup babasının hukuk şirketinin başına geçecektir. Hiçbir şey yoluna çıkamaz; ne Elizabeth Ayers ne de doğmamış çocukları.
Elizabeth, Christian'ın onu hayatından çıkarmasıyla son beş yılını kızına bakabilmek için mücadele edip ona güvenli, rahat bir hayat verebilmek için her şeyini feda ederek geçirir.
Christian ise beş yıl boyunca ailesini terk ettiği için pişmanlık duyar ve onları geri kazanmak için her şeyi yapmaya hazırdır - tıpkı Christian'ın onları üzeceğine inanan Elizabeth'in, kızını korumak için her şeyi yapmaya hazır olması gibi.
Christian tekrar hayatlarına girmek için çabalarken Elizabeth, birini bağışlanamaz bir hata yaptığında affetmenin ve yıllarca nefrete dönüşen bir aşkı yeniden canlandırmanın mümkün olup olmadığını sorgulamaya başlar. Yoksa bazı yaralar o kadar derindir ki asla iyileşemezler mi?
Herkes ikinci bir şansı hak eder derler.